Avrupa Birliği liderleri, iklim krizine yönelik kapsamlı bir planı 2020 yılının başlarında ortaya koymak için çalışıyorlar. Birliğin 2050 hedefini netleştirecek olan anlaşmanın oldukça iddialı amaçları var:
30 yıl içerisinde tüm üye ülkeleri karbonnötr hale gelecek. Son yıllarda çok konuşulan “karbon nötr”; atmosfere yayılan karbondioksit miktarının ortadan kaldırması durumunun adıdır.
Bir çok gelişmiş ülke soluduğumuz havadaki karbondioksit oranlarını azaltmak istiyor. Özellikle büyük şehirlerde kullanılan motorlu araçların havayı ağırlaştırması, Avrupa başta olmak üzere ülkeleri önlem almaya zorluyor. 2050 hedefinin gerçekleşebilmesi için gerekli olan ‘uzun vadeli AB stratejisi’ni Avrupa Konseyi’nin 2020’nin başında oluşturmuş ve onaylamış olması arzu ediliyor. Her ne kadar ‘2020 başları’ denerek kesin bir tarih verilmemiş olsa da konuya ilişkin tartışmaların Aralık 2019’daki AB zirvesinin ağırlıklı olarak bu noktaya odaklanması için belli bir baskı oluşturduğu görülüyor.
“Karbon nötr” konusunda İngiltere bir çok ileri adımlar atıyor. Londra Belediyesi’nin merkezden başlamak üzere dışarıya doğru halka halka yaygınlaştırmaya çalıştığı ‘dizel yakıt kısıtlaması’ bunun bir adımı. Aynı şekilde tüm şehri bisiklet yollarıyla örme planı, daha az karbondioksit, daha sağlıklı yaşam anlamına geliyor. Sağlıkçılar, uzmanlar ve politikacılar zehirli gazları azaltıp daha çok oksijen sağlamanın yollarını arıyorlar.
Londra gibi büyük şehirlerde her şey bir yana trafikte kullanılan motorlu araçların egzozlarından çıkan karbondioksit, insanları yavaş yavaş zehirliyor. Bir şehirde yeşil alanların çok olması daha çok oksijen üretilmesi anlamına geliyor. Bu dengeyi korumak isteyen ‘iyi yöneticiler’ insanları toplu ulaşıma ve bisiklet kullanmaya iten çevreci projelere yönlendiriyorlar. Bu projeler büyük maliyetlere neden olduğu ve uygulanması radikal alt yapı değişiklikleri gerektirdiğinden politikacılar için kolay kararlar değil. Çünkü yirmi yıl, elli yıl sonrasını hesaplamak suretiyle yapılan yatırımlar, kısa vadede iyi okunamadığı için, bir çok politikacıya gelecek yıl yapılacak seçimi kaybettirme riskleride taşıyabiliyor.Örneğin, Londra’da ilk Enfield’den başlayan bisiklet yolu projesi özellikle Palmers Green bölgesinden geçerken büyük tartışmalara neden oldu. Dükkanlarının önünde motorlu araç park yerlerinin azalması, işyerleri ve kira kaybına uğrayan mal sahipleri tarafından uzun süre protesto edildi. Yol bitti ve üzerinden iki yıl geçti. İnsanlar yeni duruma alıştılar.
Bisiklet yolu şimdilerde çok yaygın kullanılmasa da bu geleceğin projesidir ve önümüzdeki yıllarda daha fazla kullanılacağı kesin. Aynı proje şimdilerde Edmonton bölgesinden geçiyor. Ana caddelere ücetsiz araba park etmeye alışan insanlara yeni duruma alışmak ilk başlarda biraz zor geliyor. Caddelerde daha az araba parkı bulunması ve yolcu indirip bindiren otobüslerin yolu tıkaması trafikte aksamalara neden oluyor. Her işin bir çözümü olduğu gibi bunun da çözüm yolları var. Halen Edmonton Fore Street üzerinde devam eden bisiklet yolu ile ilgili akla matamatiğe aykırı uygulamalar varsa, yetkililere bildirip yeni düzenlemeler istenebilir. Bisiklet yolu yapmaktaki amaç trafikten daha çok aracı çekip, insanları en azından hızlı toplu taşıma merkezlerine varana kadar bisikletle yolculuk yapmalarını sağlamak.
Trafikten çekilen her bir araç otopark ihtiyacını azaltıyor, karbondioksit üretimini düşürüyor. İnsanların bisiklet kullanarak spor yapması da işin bir diğer kazanımı. Dizel araçların azaltılması ve bisiklet yolları çocuklarımızın önümüzdeki yıllarda daha sağlıklı oksijen soluma projesi. Arabaları park etmek için başka alternetifler kullanılabilir, fakat her gün azar azar zehirleyen havanın temizlenmesi geç kalmış bir adımdır. Tüm ülkeler daha az karbon solumak için uzun ve orta vadeli hesaplar yapıyor. Londra’da havanın temizlenmesi için rüzgarın daha kuvvetli esmesi beklenemez. İklim krizine ilişkin siyasetçilerin son haftalardaki tutumları, geçen Mayıs ayında gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimleri sonuçlarından etkilenmişe benziyor.
İngiltere dahil bir çok ülkede yeşil politika izleyen partiler güç kazanmaya başladı. Önümüzdeki hafta Brüksel’de düzenlenecek olan liderler görüşmesi Eylül ayındaki Birleşmiş Milletler zirvesine AB’nin tamamlanmış bir anlaşma metni ile gitmesi için son fırsat olacak. BM’de ki bu zirve, ülkelerin ne kadar hazır olduklarını ve bu meseleye ne kadar önem verdiklerini göstermek için aynı zamanda bir samimiyet testi olarak algılanıyor.
Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olan Japonya 2050’ye kadar ülkenin tamamen karbon salınımını ortadan kaldıracağını taahhüt ettiği bir eylem planı ile BM’ye gidiyor. İstifa etmeden önce İngiltere başbakanı Theresa May’in son siyasi kararı da 2050 hedeflerine ülkesinin uyacağını belirtmesi olmuştu. İngiltere karbon emisyonunu sıfıra indirme sözü veren ilk G-7 ülkesi. Daha temiz oksijen solumak için atılan adımları ve yapılan yatırımları anlayışla karşılamak gerek. İnsanlar bu gün park edecekleri arabalarının yerini düşünürken, Enfield ve Londra Belediyesi’nde uzmanlardan yardım alan politikacılar, çocuklarınızın ve torunlarınızın yirmi yıl sonrasında soluyacakları oksijen-karbonndioksit oranlarını hesaplıyor olabilirler. Meseleye bir de böyle bakın….
- İşçi Partili adayların kazanma şansı yüksek…
- Irkçılık Farklı Şekillerde Ortaya Çıkan Bir Hastalıktır
- Sokağa çıkma yasağını kaldırmanın yol haritası
- İngiltere, Türkiye arasında seyahat yasak değil ama çok zor
- Kripto Para Piyasasında Neler Oluyor?
- Sokağa Çöp Atmak Alışkanlık Haline Geldi
- 6 Mayıs 2021 UK Seçimlerinde Herkes Galip!
- 6 Mayıs 2021 Seçimleri
- İlk Defa Ev Alacaklara Kolaylıklar!
- İngiltere ‘açılımında’ yeni yol haritası