Hemen hemen herkes bir topluluğun karşısına çıktığında sıkılganlık, utangaçlık ve endişe yaşar. Bazılarımızın yaşadığı utangaçlık diğer insanlarınkinden çok daha fazla olabilir. Fakat yaşanılan utangaçlık ya da endişe bazılarımız için o kadar yoğundur ki korkularımız yüzünden hoşumuza giden şeyleri yapmayı durdurur, sosyal hayatımızı kısıtlar ve kendimizi yıllar boyu sürebilecek yalnızlığın içinde bulabiliriz.
Kendine güveni çok fazla olan bir insan bile zaman zaman sosyal endişe yaşarken, bu endişeyi yoğun olarak yaşayan bireyler böyle ortamlarla baş edemiyeceklerini düşünürler. Bireyin endişeyi yaşamak için sosyal ortama girmesi de gerekmez çünkü sosyal etkinliği ya da geçmişte yaşanılan bir sosyal durumu düşünmek bile bireyin endişe ve korkular yaşamasını tetikleyebilir. Sosyal fobi özellikle şu gibi durumlarda kendisini ortaya çıkarır; Tanımadık yeni insanlarla tanışmak, ilgi odağı olmak, yüksek makamda birileri ile konuşmak, bir topluluk önünde konuşma yapmak, partiler, bir eylemde bulunurken (yemek yerken, yazı yazarken, birşeyler içerken) başkaları tarafından izlenmek.
Sosyal fobi yaşayan bireyler çoğunlukla kendilerini başkalarının karşısında aptal yerine koyacaklarını, başkaları tarafından kabul edilip takdir edilmek isterken, kendilerini rezil edeceklerini, reddedilip, geri çevrileceklerini düşünürler. Böyle düşünürken sosyal ortama girdiklerinde tüm dikkatlerini negatif düşüncelerini barındıran ve kafalarındaki, içlerinde yarattıkları negatif ucube imaja (dışarıdan göründüğünü varsaydıkları kendi negatif imajları) verirler. Dışarıya, ya da insanların gözlerine bakmaktan çekinirken, dışarıya baktıklarında her zaman için çevredeki negatif işaretlere konsantre olurlar. Örneğin bir konuşma yaptıklarında 20 kişi onları dinlerken sosyal fobi yaşayan birey telefonu ile oynayan sadece bir insanı görüp çok sıkıcı bir konuşma yaptığını ve insanların kendisini beğenmediğini düşünür.
Sosyal fobi ve korkular kendisini vücuttaki fiziksel değişikliklerle gösterir. Sosyal ortamı düşünen ya da ortama girmeden önce veya girdiği ilk anlarda birey birdenbire endişelerinin arttığını, vücudunun ısındığını, kalbinin çok hızlı bir şekilde atmaya başladığını, nefes alış verişinin hızlandığını, yüzünün kızardığını, ellerinin titrediğini, başının döndüğünü, ağzının kuruduğunu, göğsünün sıkıştığını vb. hissedebilir.
Tabii ki böyle korkulacak semptomlar yaşayan bireyler çoğunlukla çareyi uzak durmada, kaçınmada bulurlar. Ya da sosyal ortamlara girseler bile kendilerini korumak için gizli, kurnazca yöntemler geliştirirler. Fakat kullandıkları bu yöntemler ters teper çünkü bu yöntemler daha çok dikkatin üzerlerine yönelmesini sağlayabilir. Zaten genel anlamda kaçınmak bireyin kendisi ve başkaları hakkında yeni şeyler öğrenmelerini engellediğinden problemin kısır döngüler şeklinde devam etmesini koşullar. Sorunun ciddiyetine rağmen konuşma terapileri özellikle CBT yani kognitif davranışsal terapi, sosyal fobiyi aşma konusunda çok başarılı sonuçlar vermektedir.
- Kendi Romanımızın Baş ‘Kahramanı’ Olmak
- Romanımızın baş ‘Kahramanı’ olmak
- Özgür Birey Özgür Toplum
- Vicdan, Politika ve Empati
- Kendine Zarar Verme
- Konuşarak Sorunlarımı Çözebilir miyim?
- Psikolojik terapilerden neden korkuyoruz?
- Mahallenizdeki Terapist – IAPT
- Yanlış kişiyle evlenmek
- Facebook Paylaşım Savaşları!