Berna Uytun Önk
Kasım, takvimde bir ay değil; insanın içini yoklayan bir duraktır. Benim içinse hayatımın tüm ağırlığını, tüm devrini, tüm değişimini taşıyan ay. Çünkü Kasım’da Turna geldi. Ve o geldiğinden beri, yaşadığım her fırtına başka bir dengeye, her zorluk başka bir anlamın kapısına dönüştü.
Londra’da yaşayan herkes bilir: Bu şehir insanı önce sınar, sonra kabul eder. Sokakları hızla değişir, gündüzleri koşturur, geceleri düşüncelerinle baş başa bırakır. Londra’ya Ankara Anlaşmasıyla adım attığım günleri hatırlıyorum; kimse bilmez ama göçmenlik önce insanın omzuna değil, ruhuna çöker. Evraklar, muhasebe, vize, bitmeyen formlar, randevular, kontroller, faturalar… Bir göçmenin hayatı çoğu zaman bir klasörün içindeki kâğıtların kaderine sıkışır. Ben de o sayfaların arasında yıllarca nefes almaya çalıştım. Geceleri “Bu işi de hallettim” deyip ertesi gün yeni bir belgeye, yeni bir koşuya, yeni bir strese uyanmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyorum.
Turna’dan önce, her göçmen gibi ben de hayatta kalabilmek için hangi kapı açıldıysa oraya girdim. Bulaşıkhanelerin buharına, garsonluğun bitmeyen adımlarına, yağ kokulu mutfakların derin sessizliğine, soğuk Londra rüzgarında müşteri bekleyen kapıların titrek umuduna tutundum. Bir göçmenin kaderi çoğu zaman emek değil; evrak, bekleyiş ve görülmeyen bir savaş oluyor. Biz de o savaşın tam ortasında, kendi bilmezliğimizden değil, çaresizliğimizden faydalanan vicdansızların ağız kokusunu, yalanını, kaprisini, ekmek üzerindeki gölgesini çeke çeke yol açtık kendimize.
Bazen bir işin değil, bir insanın kibri yoruyor insanı. Ama içimde hep şu cümle vardı:
“Dayan. Burası yalnızca bir durak. Asıl yolun daha başlamadı.”
Ve sonra Turna doğdu. Sanki içimde saklı duran tüm kelimeler, tüm hayaller, tüm sesler yeniden şekil aldı. Radyoculuğa dönüşüm de böyle oldu; kendi işime, kendi sesime, kendi kelimelerime geri döndüm. Artık bir elim beş işin üzerinde: gazete köşe yazarlığı, radyo yayın yönetmenliği, kendi yayınım, sosyal medya, üretim, yaratım, ses, nefes… Yoruldum mu? Evet. Hem de çok. Hayat bazen beni rölantiye almak için her yolu deniyor. Ama ben de hayatta kalmayı zaten rölantide öğrendim.
Şimdi günde üç kimlik taşıyorum: göçmen, anne, kadın. Akşam olup da Turna’nın yüzü bana döndüğünde hepsinin yükü azalıyor. Bir insanın hayatında bazı anlar vardır; hiçbir başarı, hiçbir kariyer, hiçbir plan o anların yerini tutamaz. Turna benim içimde eksik olan parçayı tamamladı. Onunla birlikte hayat daha sade, daha sıcak, daha gerçek bir yere dönüştü.
Bu yüzden Kasım benim için yalnızca bir mevsim değil, hayatımın yeniden yazıldığı bir hikâye. O hikâyede yorgunluk var, mücadele var, düştüğüm yerler var, pes etmediğim günler var. Ama en çok da, Turna’dan sonra yeniden nefes alan kalbim var.
Ve insan bazen bütün bu koşturmacanın içinden yalnızca bir gerçekle çıkıyor: Hayat, seni ne kadar savurursa savursun, doğru insan geldiğinde her şey yerine oturuyor.
Benim düzenim, benim sabrım, benim tamamlanmış halim Turna’nın adında gizli.
Kasım’ın büyüsü de tam burada: Beni yeniden hayata döndürdüğünde.
- Sosyal Medya Mahkemesi
- Sosyal Medyanın Parıltılı Yalanı
- İnsanın Aynası, Çıkarın Gölgesi
- Yazarken kendini bulanlar kulübü
- Gurbet içimizde büyür
- Bir gün değil bir ömürlük devrim
- İçsel arınma ve zihinsel özgürlük
- Turnam ile yeniden kanatlanmak
- Zihnini sakinleştir ve hayatını dengele
- Adaletin iki yüzü



ENFIELD
HACKNEY
HARINGEY
ISLINGTON





