
Türkiye Arjantin’deki 2020 Olimpiyat oylamasını kıl payı kaçırdı…
The Times gazetesi, İstanbul’un Olimpiyat oyunlarına ev sahipliği yapma şansını kaybetmesi durumunda, Gezi Parkı eylemcilerinin ‘intikam riskiyle karşı karşıya kalacağı’ yorumunu yapmıştı…Gazete haklı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ne kadar kinci ve önyargılı olduğunu iyi biliyor… Başbakan da oylama sonrasında yaptığı ilk açıklamada “Kaybettik diye sevinenlerin cevabını halkın vereceğini” söyledi.
Başbakan’ın asıl üzüntüsünün Olimpiyat yatırımlarının gerçekleşmemesiyle yağlı rantın elden gittiği olduğunu düşünüyorum. AKP 10 yıllık iktidarı boyunca yapılan özelleştirme ve yatırımların listesini yaptığınızda yoğurdun kaymağının AKP yandaşlarının yediğini göreceksiniz. Başbakan’ın üzüntüsü bana göre takiyye…
Takiyye; canını, malını ve çıkarını korumak için yalan söylenebileceği anlamında Arapça bir kelimedir. AKP ve lideri Erdoğan’ın siyasi hayatının baştan sona takiyye olduğunu düşünüyorum… Nasıl düşünmeyeyim ki “Taraf olmayan bertaraf olur!” diyerek farklı düşünenleri tehdit ediyor sonra da “El insaf! Ben diktatör değilim” diyor…
Takiyye Araplara ya da Türkiye’ye özgü bir kavram değil. Batıdaki açılımı “amaca ulaşmak için herşey yapılabilir”i savunan Makyevelizm’le örtüşür. Dürüst olmayan siyasilerin tom tomu “takiyye”dir… Takiyye sayesinde tıkanık yolları açmayı düşünür bu zevat. Tabii halkı koyun yerine koyarak…
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, geçen Pazartesi Londra’daydı. İngiliz mevkidaşı William Hague ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından Hague, uluslararası toplumun Suriye’de daha fazla kimyasal saldırı yapılmasını engellemesi gerektiğini söyledi. Takiyye! Bu senaryoyu Irak’ta da görmüştük…
Dürüst olsalar, “Ulusal çıkarlarımız gereği Suriye’yi kontrol altına almak zorundayız. Bunun için de ülkede iç savaş çıkarmaktan, askeri işgale kadar ne gerekirse yapacağız” demeleri gerekirdi… Takiyye yapıp Esad’ın kimyasal silahını, ülkeyi demokratikleştirmeyi bahane ediyorlar. Esad da Suriye’de ağzıyla kuş tutsa ABD ve Batı’yı inandıramıyor…Gazetecilik (habercilik) bir anlamda garsonluk gibi. Aşçının yemeğini servis edersiniz. Cameron ne dediyse onu yorumsuz olarak olduğu gibi okura taşırsınız. Eğer usta haberciyseniz Cameron’un art niyetini bir şekilde aktarıp takiyyenin zehirini almaya çalışırsınız. Amma yalaka, yandaş bir gazeteciyseniz eyvah eyvah… Bu bilgi kirlenmesine katkı sunar, işi içinden çıkılmaz bir hale sokarsınız.
Türkiye’de AKP diktatörlüğü ulusal medyada çoğunluğu bu hale getirdi… G-20 Zirvesi’nde “Suriye’de kimyasal silah kullanan cezasız kalmamalı” acıklaması yapılıyor, Türkiye’de medya “ Suriye’de Esad cezasız kalmamalı” diye yazıyor… Yandaş medya, Başbakan Erdoğan’ın politikasına destek sağlamak için ne yapacağını şaşırmış durumda…
Üniversite’de bir hocamız “Yahu çocuklar bir doktor yanlış bir tedavi ile bir hastayı, bir gazeteci ise koca bir toplumu zehirleyebilir” demişti… Bizim medya zehir zemberek… Siyasilerin takiyyesinin üstüne bir de yandaş medya takiyyesi…
“İngiltere’de gazetecilik nasıl?” diye sorarsanız, “Daha iyi” derim… Bir kere takiyye eden siyasilerin art niyeti kolayca yazılabiliyor. Kendi ordusunu “işgalci” diye niteleyebiliyor…
Bana göre bunun nedeni de Türkiye’ye kıyasla göreceli olarak yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrı olması. Başbakanın herşeye madanoz olma şansının bulunmaması. Medya patronlarının devletle iş yapmaması. Gazetecilerin sendikalı olması… Bir de okurun da tepkisini dile getirebilmesi…
Okullar açıldı sevgili dostlar… Okullu ev üyesi varsa, bizim öğreteceğimiz önemli bir olgu da çocukların her yazılana inanmaması ve altındaki takiyyeyi sezebilmesi…
- Robinson, İşçi Partisi’ni etkiler mi ?
- Nereden çıktı bu veraset vergisi ?
- Türkiye’den, İngiltere’de emlak ve banka kredisi almak olası
- Singer dikiş makinesi tatilde
- 1 Eylül “Dünya Barış Günü” kutlu olsun
- Londra’da direnişin karnavalı Notting Hill başlıyooor
- “Bir de sütlü kahve söyle”
- Uçakta sıvı yasağının asıl amacı, “terör” korkusunu kamçılamak
- “İngiltere’de ırkçılık var mı ?” diye sordunuz
- Dr. Özkan Hıfzı’nın ardından…