Geçen hafta Londra’daki Enfield Belediyesi’nin geçen dönem başkanı olan Sabri Özaydın ile İngiltere ve Türkiye’deki belediyecilik sistemi konusunda sohbet ettik.
Özaydın, “İngiltere’deki belediyeler özerk ve sosyal. Bölge sakinlerine işsiz ise işsizlik ödeneği veriyor, evsiz ise ev kirasını ödüyor. İktidarın başı, muhalif seçmene ‘belediyenize ödenek vermem’ gibi bir tehdit dili kullanması mümkün olmadığı gibi ihtimali bile olamaz. Bırakın muhalif vatandaşları kendi partilileri tarafından bile istifası istenir. Ayrımcılığın siyasette yeri olamaz” diyor. Enfield’de İşçi Partisi sözcülüğünü de üslenen Özaydın, 6 yıldır Enfield Belediyesi meclis üyesi olup, iki yıl üst üste başkanlık yapan tek parti üyesi konumunda.
Özaydın, ayrıca 1900’de zamanın Londra belediye başkanı olan kralın kuzeni tarafından kurulan Londra Belediye Başkanları Derneği’nin de yönetim kurulu üyesi. Kahramanmaraş Afşin kökenli olan Özaydın, bir kız ve bir erkek çocuk babası olup 1986’da üniversite eğitimi için geldiği Londra’da yaşıyor.
Enfield Belediyesi’nin 38’i İşçi Partili ve 25’i Muhafazakar olmak üzere 63 meclis üyesi bulunuyor. İşçi Partili 38 üyenin (başkanı ve lideri dahil) 18’i Türkçe konuşan toplumdan. Deneyimli belediyeci Özaydın ile İngiltere’deki belediyeciliği ve Türkiye’den farkını şöyle anlattı:
– İngiltere’de belediyeciliğin Türkiye’dekinden en önemli farkı nedir?
– İngiltere’de belediyeler “Lokal Government” denilen “bölgesel hükümet” olarak tamamen özerk konumda. Kısaca hükümetin minyatür bir şekli. Kendisine ait bakanlar kurulu, bölgesel polisi, sağlık sistemi, itfaiyesi ve okulları gibi kurumları hatta istihbaratı bile var. Bu kurumların bütçesi ve yönetimi belediyelere aittir. Merkezi hükümetten tek farkımız diplomasi ve dış ilişkilerimizin olmamasıdır. Belediye başkanlığı, Türkiye’deki eski parlamenter sistemindeki tarafsız cumhurbaşbakanı ile meclis başkanlığının birleşmiş hali gibidir. Tamamen sembolik temsiliyeti içerir ve kesinlikle a-politik olup herhangi bir politik etkinlikte de bulunamaz.
Kral’dan sonra o bölgedeki ilk vatandaşı olup kralı temsil eder. Belediye başkanı içeride meclisi yönetirken dışarıda belediyeyi temsil eder. Bir de “Belediye lideri” vardır ki o da başbakan gibi çalışır. Tüm siyasi ve ekonomik kararlar lider ve kabinesi tarafından alınır.. Liderin vekili vardır ve sosyal hizmetten sağlığa bakanlar kurulu olan kabinesi bulunur. Tıpkı parlamenter sistemdeki gibi belediye meclisinde çoğunluğu sağlayan parti başkanı, lideri seçiyor ve kabineyi kuruyor. İngiltere’de belediyelerin en büyük özelliği tamamen “özerk” olmasıdır. Türkiye’de belediyelerin üstünde vali, kaymakam, emniyet ve ordu vardır. Burada bunların hepsi (ordu hariç) belediyeye bağlıdır.
Devleti temsil eden vali ya da kaymakam yok. Burada belediye, bölge sakinlerine işsiz ise işsizlik ödeneği veriyor, evsiz ise ev kirasını ödüyor. Enfieldlilerin özel bakımları ve sağlık harcamaları karşılanıyor. Kimsesiz çocuklar ve yaşlı bakımevleri de belediyenin sorumluluğu altında.
Bu açıdan İngiltere’deki belediyeler sosyal belediyelerdir; hizmet büyüklülüğü, çeşitliliği çok daha büyük ve farklıdır.
– Belediyelerin bütçesi ve merkezi hükümetin katkı payı nedir?
– Merkezi hükümetin bazı ödenekleri Londra Büyükşehir belediyesi aracılığı ile ilçe belediyelere dağıtılsa da bazı ödenekler direk bize geliyor.
Merkezi hükümetin topladığı bazı vergileri belediyeler üsleniyor ve alması gereken ödenekten de düşüyor. Belediyelerin de park ve trafik cezası gibi bazı gelir kalemleri var.
DEVAMI HAFTAYAAA…
- 2 Mayıs’taki oyum
- Oxford Street’de Urfa’daki işçileri desteklemenin erdemi
- Namık Kemal’in Londra’daki izi
- İngiltere’de emekli maaşı 50 paket sigara karşılığında
- İki ülkede belediyecilik karşılaştırması (II)
- İngiltere laikliği sağlamlaştırıyor
- Emekli WASPI kadınlarının zaferi…
- İngiltere’nin simgesi Minilerin tasarımcısı: İzmirli Alec
- Kral Charles ve bir yoksul hastalığı olarak kanser…
- Ahhh Kate Osamor bir çuval inciri berbat ettin!