Gri bir gökyüzünün altında, yabancı sokaklarda kaybolmuş gibi hissediyorum kendimi. Her adımda yabancılık sarıyor bedenimi, her kelimede anlaşılmama korkusu düğümleniyor boğazımda. Gurbet demek gariplik demektir, bunu derinden hissediyorum ben de. Kilometrelerce uzakta ailemden, sevdiklerimden, vatanımdan…
Gözlerimi kapatıyorum, hayalimde memleketimin o tanıdık sokakları canlanıyor. Annemden gelen sıcak ekmek kokusu, kardeşimin kahkahaları, çocukluk arkadaşlarımla oyunlar… Ama birden gözlerimi açıyorum ve gerçekliğe çarpıyorum. Burası benim vatanım değil, bu dil benim dilim değil, bu insanlar benim insanlarım değil.
Gurbet… Bir kelimeyle ifade edilen, ancak içinde koca bir dünyayı barındıran duygu… Uzak diyarlarda, kilometrelerce ailenizden ve sevdiklerinizden ayrı, yabancı bir topraklarda savrulmuşluk hali… Gurbet demek, her adımda yabancılık çekmek, her köşede bambaşka bir dil, bambaşka bir kültür ve bambaşka bir yaşam tarzıyla karşılaşmak demektir.
Ben de bu garipliğin tam ortasında, gurbetin soğuk yüzünü yaşamaya devam ediyorum. Kendi dilimde konuşan insanları bulmak büyük bir nimet. Bu yabancılık hissi zamanla derin bir yalnızlığa dönüşüyor. Gözümü kapattığımda kendimi ülkemde gibi hayal etmeye çalışsam da o gariplik kendi içine çekiyor beni ister istemez. Gurbet demek gariplik demek. Ben de o garipliği bu topraklarda dibine kadar yaşıyorum.
Gurbet sadece coğrafi bir yer değiştirmeden öte, aynı zamanda duygusal bir yolculuktur da. Yeni bir ülkede, yeni bir kültürde kendimizi bulmaya çalışırken, içsel çatışmalarla karşı karşıya kalırız. Köklerimizden uzaklaşmanın verdiği boşluk, ruhumuzu derinlemesine etkiler.
Her gün yeni bir mücadele… İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşamamanın verdiği çaresizlik, kendimi ifade edememenin yarattığı hüzün… İş bulmak, günlük ihtiyaçlarımı karşılamak bile zorlaşıyor. Komşularımla kurduğum ilişkiler yüzeysel, derin bir bağ kurmak imkânsız hale geliyor. Türk kültürünün sıcaklığı ve samimiyeti Londra’nın soğuk ve mesafeli atmosferinde yerini bulmakta zorlanıyor. Sanki iki dünya arasında bir köprüdeyim, bir uyumsuzluk mücadelesindeyim.
En çok da ailemi özlüyorum. Onların sıcaklığını hissetmek, sevgi dolu bakışlarını görmek için can atıyorum. Uzaktan gelen her haber, her mesaj yüreğime bir nebze olsun su serpiyor. Kalbimin bir parçası buralarda değil, uzaklarda, vatanımda atıyor gibi.
Gurbet bir çöl gibi olsa da her çölde bir vaha gizlidir. Ben de o vahayı bulmak için umudumu yitirmeyeceğim. Farklı kültürleri tanıma şansı yakaladım, kendimi geliştirmek için daha çok çaba sarf etmeye başladım ve en önemlisi de özlem duygusunun ne kadar değerli olduğunu anladım.
Gurbet sadece yabancı bir ülkeye gitmek demek değildir. Ailenizden, sevdiklerinizden, alışkanlıklarınızdan kopmak demektir. Gurbet, her gün yeniden doğmak, her gün yeniden kendini bulmak demektir. Gurbet, yalnızlık demektir, özlem demektir, hasret demektir. Ama gurbet aynı zamanda güçlenmek demektir, direnmek demektir, umut etmek demektir.
Ben bu gurbet yolunda yalnız değilim. Dünyanın her yerinde, benim gibi gurbet ellerde yaşayan, aile özlemi çeken, vatan hasreti duyan milyonlarca insan var. Bizler gurbetin acısını da güzelliğini de yaşıyoruz. Bizler gurbetin yabancılığında kendimizi buluyoruz.
Bu yazı, gurbetin tüm zorluklarına rağmen umudunu yitirmeyen, her gün yeni bir mücadeleye girişen, gurbetin yabancılığında kendi sesini bulmaya çalışan bir gurbetçinin hikayesidir.
Yabancı bir şehirde, alışık olmadığımız bir yaşam tarzını benimsemek, ilk başta korkutucu gelebilir. Ancak zamanla bu değişimin bir parçası haline geliriz. Yeni alışkanlıklar edinir, farklı insanlarla ilişkiler kurarız. Bu süreçte hem kendimizi hem de çevremizi daha iyi anlamaya başlarız.
Fakat bu değişim her zaman kolay olmuyor maalesef. Özellikle aile özlemi yüreğimizi burkuyor. Onların sıcaklığını hissetmek, sevgi dolu bakışlarını görmek için can atıyoruz. Uzaktan gelen her haber, her mesaj yüreğimize bir nebze olsun su serpiyor. Kalbimin bir parçası sanki bu topraklarda değil, uzaklarda, vatanımda atıyor gibi.
Gurbetin zorluklarına rağmen, bana kattığı bazı güzellikler de yok değil. Farklı kültürleri tanıma şansı yakaladım, kendimi geliştirmek için daha çok çaba sarf etmeye başladım ve en önemlisi de özlem duygusunun ne kadar değerli olduğunu anladım. Gurbet bir çöl gibi olsa da her çölde bir vaha gizlidir. Ben de o vahayı bulmak için umudumu yitirmeyeceğim.
Gurbetin yabancılığında garip kalan bir ruh olarak, bu duyguları okurlarıma en derin şekilde aktarmak istiyorum. Gurbetin yalnızlığını, özlemin acısını, farklı kültürlerle uyum sağlamanın zorluklarını ve bu zorlukların üstesinden gelmenin verdiği gücü kelimelerimle dile getirmek istiyorum.
Bu yazımı da gurbetin sadece zorluklardan ibaret olmadığını, aynı zamanda kişisel bir gelişim ve keşif yolculuğu da olabileceğini gösterebilmek ümidi ile yazıyorum.
Umarım ki bu yazı gurbet yaşayan tüm insanlara teselli ve umut olur. Yalnız olmadıklarını, bu duyguları paylaşan birçok insan olduğunu bilmelerini isterim. Gurbetin zorluklarına göğüs gererek, kendimizi geliştirmeye ve hayallerimizi gerçekleştirmeye devam edelim. Unutmayalım ki her çölde bir vaha gizlidir ve biz de o vahayı bulmak için umudumuzu yitirmeyelim.
Berna UYTUN ÖNK
bernauytun@gmail.com
- Öz şefkatin derinliklerine yolculuk
- İlişkilerin mihenk taşı: Sadakat
- Uzun İnce Bir Yoldayım
- Haziran
- Etkinliklere Dolu Mayıs Ayı
- ‘Düşlerin Başlığı Yoktur’
- Türk Toplumu Sanat Sergisi’ne ve Savaş Portreleri’ne bakış
- 8 MART Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kadın Müzesi ve AWAN Üzerine
- Burası Gri Bir Dünya ve Toprağın Yankıları Üzerine