
İngiltere’de siyasal partiler sonbaharın ilk haftalarında yıllık genel konferanslarını yaparlar. Birkaç gün süren bu konferanslarda partiler gelecek politikalarını tartışır, yol haritalarını belirlerler.
Hükümette olan İşçi Partisi’nin bu yılki konferansı 28 Eylül – 1 Ekim 2025 tarihleri arasında düzenlendi. Malum, hükümet partisi oldukları için burada konuşulanlar kanunlaşacak ve bizlerin hayatını doğrudan etkileyecek. Biz de biraz neler oluyor, neler konuşuluyor, ona kulak kabarttık.
Önce İçişleri Bakanı ile başlayalım. Muhafazakârlarda olduğu gibi İşçi Partisi’nde de genellikle Home Office Bakanlığı etnik kökenli bir milletvekiline veriliyor. Son bakan da Asya kökenli. Konferansta verilen mesajlar, önümüzdeki yıl İngiltere siyasetinde iki kelimenin öne çıkacağını gösteriyor: “katkı” ve “sorumluluk.” Ancak bu kavramların ardına gizlenen politikalar, gerçekten kapsayıcı bir vizyon mu sunuyor, yoksa toplumu daha da bölme riskini mi taşıyor, tartışmanın ‘bam teli’ burası.
İçişleri Bakanı Shabana Mahmood’un göçmenlere yönelik açıkladığı yeni şartlar, ilk bakışta “katı ama adil” bir düzenleme gibi sunuldu. Süresiz oturum süresi beş yıldan on yıla çıkarılacak, İngilizce seviyesi yükseltilecek, sabıka kaydı istenecek, vergi mükellefi olunacak ve gönüllülük şartı aranacak. Bu ülkeye yıllardır çalışan, vergi ödeyen, özellikle sağlık ve bakım başta olmak üzere birçok sektörde canla başla emek veren göçmenlerin bir de “gönüllülük belgesiyle” bağlılıklarını ispatlaması ne kadar adil? Bu yaklaşım göçmenlere güven vermekten çok, onların sürekli “şüpheli” oldukları hissini yaratmayacak mı?
Labour, bu politikalarla Reform UK’in yükselen söylemine karşı bir orta yol bulduğunu düşünüyor olabilir. Reform’un süresiz oturumu kaldırma planını “ırkçı ve ahlaksız” olarak nitelendiren İşçi Partisi, aynı anda göçmenlere “kendini kanıtlamazsan gidersin” mesajı veriyor. Aslında bu bir tür siyasal cambazlık: Bir yandan insan hakları savunucusu görünmek, diğer yandan Reform seçmenini ürkütmemek. Ama gerçek şu ki, bu strateji göçmen topluluklarda güvensizlik yaratma riski taşıyor. Labour yıllardır çok kültürlü kitlelere yaslandı, tüm göçmen kökenlilerden büyük destek aldı. Şimdi bindiği dalı kesiyor. Ekonomik zorluklara karşı çözüm “göçmen avı” değildir. Popülist politikacıların peşine takılıp savrulmak yerine, adil, kalıcı ve gerçekçi çözüm yolları aramak için daha fazla kafa yormak faydalı olabilir.
Maliye Bakanı Ne Diyor?
Konferansta konuşan bir başka önemli isim de Maliye Bakanı Rachel Reeves’ti. Reeves, borçlanarak kamu harcamalarını artırma çağrılarını “tehlikeli bir hayal” diye nitelendirdi ve Eski Bakan Liz Truss dönemindeki mali çöküşü hatırlattı. Fakat Reeves’in çizgisi, finans piyasalarını memnun ederken, kemer sıkma politikalarından zaten yara almış kamu hizmetlerini görmezden gelmeye devam edeceğinin işaretini veriyor.
NHS krizde, yerel yönetimler bütçe açığında boğuluyor, sosyal hizmetler tıkanmış durumda. İşçi Partisi seçmenlerinin önemli bir kısmı değişim isterken, Maliye Bakanı Reeves’in sunduğu şey sadece “daha güvenli bir statüko.” Hem göçte hem ekonomide ortak tema ‘katkı’. Göçmenlerden daha fazla katkı bekleniyor, yurttaşlardan ise sabır ve ekonomik sorumluluk.
Fakat şu soru ortada kalıyor: “Bir çözüm makamı olan hükümet kendi katkısını nerede gösterecek?” Labour iktidara gelmek için oy isterken, göçmenlere şüpheyle mi baktı, seçmenlere daha fazla kemer sıkma mı vaat etti? Bugün Reform UK’i dizginleme çabasıyla çizilen bu sert ve ihtiyatlı politika hattı, kısa vadede İşçi Partisi’ne “sorumlu iktidar” görüntüsü verebilir.
Ama uzun vadede hem sol tabanı küstürme hem de göçmen kökenlileri uzaklaştırma riski taşıyor. Labour göz boyamak için “katkı” diyerek yola çıkarken aslında kendi ayağına sıkıyor, bindiği dalı kesiyor. Birleşik Krallık, Avrupa’da göç menleri en önce ve en yaygın kabul eden ülkelerden biri oldu. Bugün sahip olduğu gücü biraz da onların alın teri, hırsı ve katkıları sayesinde elde etti.
Genç, dinamik insanlar eskiden beden gücüyle ekonomiye dahil edilirken, şimdi buna beyin gücü de eklendi. En zor, en ağır, en pis işler göçmenlere verildi, verilmeye de devam ediyor. Şimdilerde ekonomi biraz kötüye gidince “göçmen avına” mı başlayacağız?
Önce kaçak olanlar, sonra oturumu olmayanlar, ardından vatandaşlık almayanlar ve nihayetinde tüm yabancı kökenliler mi hedefte? Bu mantıkla ipin ucu çok fazla kişiye dokunur. Yaşamak için bu adayı seçmiş ve geleceklerini burada gören milyonlarca insan her geçen gün daha fazla “dışlanmış” hisseder.
Eğer sorun ekonomi ise, bu sorunlar geçicidir, çözülür. Gerçek politikacıların görevi, adil ve kalıcı çözümler bulmaktır. Sorun kaçak göçmenleri engellemekse, onları geldikleri ülkelerde tutmak dâhil birçok yöntem düşünülebilir. Yapılması gereken, en ırkçı, en sağcı kişi ve politikacıları takip etmek değil, ülkeyi bir arada tutacak vizyonu ortaya koymaktır.x
- İstifa
- Vatan, Bayrak, Göç, UK
- Kış Soğuk Geçecek, Faturalar Sıcak Gelecek…
- Zil Çaldı, Okullar Açıldı, Eğitimde Eşitlik Şart
- Çocuk Yardımını Kimler Alabilir, Ne Kadar Alabilir?
- Yağmur Ülkesi İngiltere’de Su Krizi Kapıda
- Karbon Pasaportu ve Yardım Alanlara Yurt Dışı Kısıtlaması
- Birleşik Krallık, Kripto Para Yarışında Geride mi Kaldı?
- Yeni Sol Parti Yolda, Siyasi Dengeler Değişiyor…
- Emeklilikte Yoksulluk Kapıda mı?