Hepinize merhaba,
Bayram tatili boyunca yakın çevrem motive eden ve kendimi iyi hissettiren film önerilerimi sordular. Film konusunda çevremde aranan ilk kişi olduğumdan yardımcı olmaya çalıştım veya daha önce yayınlanmış yazılarımı okumalarını tavsiye ettim.
Bu arada aklıma farklı zamanlarda yazdığım film tavsiyelerimi bir araya getirme fikri geldi. Eğer henüz izlemediyseniz bu filmleri kesinlikle öneririm.
İlk filmimiz orijinal ismi “Groundhog Day”. Türkçeye “Bugün Aslında Dündü” olarak çevrilmiş.
Ana karakterimiz Phil bir televizyon kanalında çalışan hava durumu sunucusudur. Çevresinde sevilmeyen bir adam düşünün. Sevgi dolu ve güzel program yapımcısı kadın karakterimiz Rita, kameramanımız ve ana karakterimiz Phil bir kasabada her sene 2 Şubat’ta düzenlenen kış festivaline program çekimi için giderler. Phil sadece görev icabı istemeyerek gittiği bu kasabada kaldığı otel odasında her gün tekrar tekrar 2 Şubat gününe uyanır. Aynı gün içinde sıkışıp kalmıştır.
İlk önce kendi kendime “Aman Allah’ım ne zor bir durum” demiştim. Sonra aslında düşününce birçoğumuzun hayatının çok da farklı olmadığını hayretle fark ettim. Sizler de bir an düşünün bu söylediğimi. Sonra her şeyi bildiği için bunu bir avantaj olarak kullanmaya karar verir. Birden bir şey olur ve tüm bencilliğini, maddi zevkleri bırakıp okumak istediği bütün kitapları okumaya başlar. Daha sonra etrafındakilere yardım etmeye başlar. Fakat bunu hiçbir çıkar gözetmeksizin karşılıksız yapar. Yaşlı ve evsiz bir adamın hayatını kurtarmak için her gün çok uğraşır ama başaramaz. Bu noktada doğum ve ölüm gibi ana konular dışında birçok şeyin kendi seçimlerimiz olduğunu anlar.
“Aslında bakınca kendisini gerçekten sevdiği zaman ve hayat amacını bulduğu zaman başkalarını da sevmeye başlamıştır.”
|
İşte o zaman bir mucize gerçekleşir ve sürekli tekrar eden bugün, dün yerine yarın olur mutlu bir şekilde. Tabi ki filmi seyredenlerin bir kısmı benim bu anlattıklarım yerine sadece tekrarlanan komik sahneler görebilirler. Bunlar benim bakış açım.
İham veren, kalbe hitap eden güzel bir film isteyenler, diğer tavsiyem orijinal adı “The Hundred Food Journey” olan film. Türkçeye “Aşk Tarifi” olarak çevrilmiş.
Hindistan’ dan başlayan ve Fransa’nın bir köyünde geçen, farklı ırklara değinen insanın içini ısıtan bir yapım. Özellikle benim gibi yemek pişirmeyi, doğal yaşamı, büyük aileleri ve mutfağı seviyorsanız kaçırmayın derim.
Filmin ana fikri kültür farklılıklarına rağmen sevgi ile birlikte yaşamak. Tabi iyi niyet var ise bu ancak mümkün oluyor. İnsanlığın sevgi noktasında nasıl birleştiği, aile kavramı, kültür, din ve ırk farklılıklarının nasıl ortadan kalktığı çok güzel aktarılmış…
Üçüncü önerim “About Time” orijinal ismi, “Zamanda Aşk” olarak Türkçeye çevrilmiş. Filme kısaca değineceğim. Konu Londra’da geçiyor. Zamanda yolculuk yapabilen genç bir adam ile bir kız Londra’da yemek yerken tanışırlar. Aralarında güzel bir aşk doğar ve hemen evlenirler. Ayrıca bu ailenin erkeklerinin mucizevi bir gücü vardır. Bu güç bir sır olarak nesillerdir babadan oğula geçmiştir. Kahramanımız genç adam kendi hayatı içinde zamanda geriye yolculuk yapabilmektedir. Çok sevdiği babası vefat etmeden önce oğluna bir tek öğüt verir. Zamanda yolculuk gücünü kullanmayı kesinlikle bırakmasını ister. Bunun yerine her gününü sanki son günüymüş gibi mutlulukla yaşamasını tavsiye eder. Ve babası öldükten sonra genç adam artık geçmişe hatalarını düzeltmek için hiç dönmez. Ve mutlu son…
Diğer önerim se tüm imkansızlıklara rağmen başarmak ile ilgili. Kalp bypass ameliyatlarının öncüsü sayılan tarihteki ilk ameliyatı Alfred Blalock ve laboratuvar asistanı Vivien Thomas yapmışlar. O dönemin gerçek hikayesi “Something The Lord Made” adlı film ile aktarılmış. Sadece tıp ile ilgilenenler değil, kişisel gelişim, başarı ve sabra dair ilham almak isteyenlerin seyretmesini tavsiye ederim.
Amerika’da siyahi insanların hor görüldüğü, hastanelerde ten rengi siyah olanların sadece temizlikçi statüsünde bulunabildiği dönemde siyahi Vivien Thomas cerrahi teknisyen olabilen tek kişi.
Vivien Thomas ilk kalp ameliyatı ve ‘Mavi Bebek Sendromu’ tedavisine hem deneysel hem de klinik açıdan büyük katkılarına rağmen tıp diploması olmadığı ve renginden dolayı bu prosedür Blalock-Taussig Shunt’i olarak tarihe geçmiş. Tüm bunlara rağmen Vivien yaptığı işi sevdiği için geri planda kalmaya ve daha az para kazanmaya razı olmuş. Fakat seneler sonra hayat onu onurlandırmış ve çalıştığı hastane başarılarının göstergesi olarak doktor unvanı vermiş. Hayatı filmlere konu olmuş.
Yer yer gözyaşları ile izlediğim bu gerçek hayat hikayesinden çıkardığım kendi ana fikrimi paylaşmak isterim.
“Yaradan’ın verdiği, doğuştan gelen yetenek diploma ile ölçülemez. Eğer işimizi gerçekten seviyorsak, başarılı ve yetenekliysek bir şekilde dünya bu yeteneği bulur, ortaya çıkarır. Hiç olmayacak hayallerimiz bile zamanı gelince gerçek olabilir. Yeter ki biz mütevazı olalım, zorluklara karşı sabır gösterelim, çalışalım ve minicikte olsa insanlığa, canlılara faydalı olmaya odaklanalım. Hırslanmayalım ve şımarmayalım. Biz vazgeçene kadar, hiçbir şey bitmiş değildir. Umut devam ettiği sürece her hayal gerçek olabilir.”
Bu haftalık yerim kalmadığı için gelecek hafta film önerilerime devam edeceğim.
Sevgi ile kalın…
e-mail: info@ndlondon.com