
“Bu dünyanın güzellikleri gözle görülmez, elle dokunulmaz; ancak kalple hissedilir…” Helen Keller
Birçok insan durup dururken, bazen de yaşadığı bir takım maddi veya manevi zorluklardan dolayı kendi varlığını veya hayatın anlamını sorgulama dönemine girmiştir. Bir grup insan bu zor dönemleri gereken dersleri almadan, egolarını hiç değiştirmeden, şikayet ile geçiştirebilir. Bazıları ne kadar şanssızım diyebilir. Bazıları ise olayların gerisindeki gerçek planı görüp, alması gereken dersi almaya çalışıp, en azından kendi nefsini tanımaya başlayabilir.
Her birimiz çok değerliyiz. Ama dünya sahnesinde her şey zıtlar ile var olduğu için ışık, karanlıkla yan yana. Her insan kendi şeytanı ve meleği ile yaratılmış. Tabi ki bunları Hristiyanlık resim sanatındaki kanatlı melek tasvirleri veya filmlerdeki ağzından ateş fışkıran canavarlar olarak düşünmüyoruz. Nasıl insandaki akıl ve ruhun varlığı biliniyor ama elle tutulup gözle görülemiyor ve fotoğrafı çekilemiyorsa şeytan ve melekte böyledir. Daha önce tüm yazılarımda anlattığım gibi evrende her şey enerji. İçimizdeki melek ve şeytanda esas itibari ile bir kuvvet, bir enerjidir. Meleklerdeki enerji pozitif, buna karşılık şeytandaki enerji negatiftir.
Bu kısa hatırlatma girişinden sonra asıl konuya gelirsem. Bu hafta kendi hayat amacını bulmuş ve bu yolda güzel çalışmalar yapan, kitaplar yazan, kadın erkek ilişkileri danışmanı bir kadının düzenlediği workshop’a katıldım. Aslında bu ikinci katılışım idi. Dört sene önce katıldığım ilk çalışma ile bu çalışmanın arasında birkaç fark dışında temel konular aynıydı. Workshop’un içeriğinden daha sonraki haftalarda bahsedeceğimden üstünde durmuyorum.
Farklı zamanlarda aynı tarz çalışmaya katılmak ilginç bir deneyim oldu benim için. Dört sene önceki Neslihan aynı kişinin verdiği workshoptan inanılmaz hafiflemiş, pozitif enerji ile dolmuş ve daha önce net göremediği konularda anlayış ve keşiflerde bulunup çıkmışken bu sefer kendimi sadece bir izleyici gibi hissettim. Bu durumda diğer katılımcı kadınların enerjisinin etkisinin olduğunu da düşünüyorum. Diğer taraftan, ruhumun artık farklı bir seviyede ve idrak içinde olması da büyük bir etkendi. Şükürler olsun şimdiki ben o eski Neslihan’a göre kendini daha çok seven, anlayışla yaklaşan, değer veren ve kalbindeki Allah ile bağını kurmuş bir kadın. Farklı zamanlarda, farklı fikirlere sahip olmam konusunda çok sevdiğim bu kısa hikaye şu anda çok güzel gider.
Maksim Gorki ile Tolstoy arasında geçtiği söylenen bir diyalog bu. İki yazar arkadaş, bir yere oturmuş sohbet ederlerken ötüşü tekrardan ibaret olan bir kuş sesi duyarlar. Gorki, Tolstoy sormadığı halde bunun bir İspinoz kuşu olduğunu ve hep aynı öttüğünü açıklar. Biraz sonra iki yazar bir konu üzerinde tartışırlarken Tolstoy, daha önceki günlerde söylediklerinden daha farklı bir görüş açıklayınca Gorki bunun bir çelişki olduğunu ifade eder. “Daha önce bu şekilde düşünmüyordun ne oldu der?” Tolstoy’un bu eleştiriye cevabı şöyledir: “Bak Gorki, ben İspinoz kuşu değilim ki her zaman aynı türküyü söyleyeyim. İnsan kalbinin bin bir türlü nağmesi var. Bugün de başka bir nağmemi söylüyorum.”
Workshop macerama dönersek. Danışmanın anlattığı içerik çok derin ve anlamlı olmasına rağmen, belli bir eğitime, gelire sahip, yaşları 25- 35 arasında görünen katılımcı kadınların çoğunluğunun yüzeysel ve sığ bakış açılarını hayretle fark ettim. Hayattaki mutluluğu salt fiziksel güzellik, seksi kıyafetler, istedikleri erkeğe sahip olmaktan ibaret gibi görüyorlardı sanki. Tabi ki herkesin yaşam yolu ve idrak seviyesi farklı. Bu noktada Allah herkese öncelikle kendi özlerindeki mutluluğu keşfetmeyi ve kalp gözü ile bakabilmeyi nasip etsin demekten başka bir şey yapamam.
Ama bu yazıyı asıl yazma nedenim bunlar değil de katılımcılardan birinin danışana sorduğu ve duyduğumda beni şok eden bir soru oldu.
(Devamı Haftaya)
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…