Geçen hafta Londra’da yaşayan bir arkadaşımla kahve içmek için Holborn’ da bir kafede buluştuk.
Son iki senedir az görüştüğümüzden hayatlarımızda olan bitenlerden bahsettik. Kendisi reklam ajansı sahibi olup, dijital teknolojiler üzerine uzmanlaştığı için fazla bilgim olmayan bir konuda anlattıkları çok ilgimi çekti.
Amerika’da bir organizasyon “ Remote Year” yani uzaktan internet ve teknoloji vasıtası ile çalışılan bir program oluşturmuştu. Arkadaşım bir kaç aşamalı bir süreçten sonra bu programın ilk kabul edilenlerinden ve başarılı bir şekilde tamamlayanlarından olduğu için sorular sormakta gecikmedim.
Remote Year yani uzaktan çalışılan bu bir sene boyunca her ay farklı ülkenin , farklı şehirlerinde kaldıklarını, programa katılanların bu süre zarfında işlerini telefon, mail, Skype vs gibi uzaktan teknoloji sistemleri ile yürüttüklerini iletti.
Hem kendi işine sahip olanlar, hem de bir firmaya çalışan müşteri hizmetleri, çağrı merkezi gibi elemanlar bu sistemde fiziki olarak iş yerinde bulunmayıp tüm işlerini uzaktan yürütmüşlerdi.
Bu bir sene boyunca harikulade deneyimler, tecrübeler ve dostluklar yaşadığını ileten arkadaşım tabi ki bu şekilde yaşamanın az da olsa bazı zorlukları olduğunu ekledi. Aslında son yıllarda büyük firmalar Apple ve Google gibi zaten bazı elemanlarının fiziki olarak iş yerinde, ofiste bulunması yerine uzaktan, evlerinden çalışmalarına olanak veriyor. Fakat tabi ki farklı ülkelerden, seyahat halinde çalışmak işin çok daha ilerlemiş bir boyutu.
İnternet üzerinden sanal çalışmalar doğru kullanıldığı takdirde gerçekten çağımız da çok faydalı bir sistem. Özellikle çocuğu olan veya evden çalışmak isteyen kadınların internet üzerinden, sosyal medya sitelerinden kendi ürettiklerini sunması, network pazarlama yapmaları, ya da yazdıkları bir kitabi yayınlamaları mümkün. Bu sayede ürünlerini rahatlıkla tüm dünya ile hızlıca ve kolaylıkla paylaşabilirken hem de maddi bir kazanım sağlayabiliyorlar.
Fakat sanal dünyanın farklı, karanlık bir yönü de var maalesef.
“Günümüzde sosyal sanal medya ortamları dünyanın bir ucundaki dostlarımızı, arkadaşlarımızı bize yaklaştırırken öte yandan da aynı evdeki insanları birbirinden fiziksel, duygusal uzaklaştırabiliyor.”
Aynı evin içinde akşam yemeği masasında baba elinde telefon iş maillerine bakarken, çocuklar ellerinde whatsapp üzerinden mesajlaşıyor, fotoğraf sitelerinden kim ne yapmış takip ediyor, anne ise facebook üzerinden sohbet yapabiliyor.
Sabah uyanır uyanmaz büyük bir çoğunluğun sosyal medya hesaplarını kontrol ettiği yapılan araştırmalarca kanıtlanmış. Gece uymadan önce yine kim nerede ve ne yapmış şeklinde sosyal hesaplara baktığımız bir gerçek. Ben elimden geldiği kadar bu ortamlara az fotoğraf eklemeye, fazla takip etmemeye, bağımlılık olmamasına çalışıyorum. Bu tarz sanal hayatları takip ederken gerçek hayatı kaçırdığımızı hatırlamakta fayda görüyorum.
Daha da kötüsü bazen bu tarz sanal ortamlar insanların ellerindekinin kıymetini bilmemesine ve diğer yaşamlara özenmesine neden olabiliyor. İşin vahim tarafı özendiğimiz hayatların çoğu da sahte. Gelin bu hafta sanal dünya, sosyal medya rejimi yapalım. Bırakın gün içinde sürekli sosyal medya takibi yapmayı ve bahar günleri gelmişken doğa ile içe içe olun.
Daha çok ailenizin gözlerinin içine bakın ve konuşun onlarla. Dışarı çıktığınızda, otobüste, trende sürekli elinizdeki telefon ekranına bakmak yerine etrafa bakın. Girdiğiniz ortamlarda, evinizde sevdiklerinizin gözlerinin içine bakarak onlara değer verdiğinizi ve gerçekten dinlediğinizi hissettirin.
Sevgi ile kalın….
e-mail: info@ndlondon.com
- Kendiniz Olma Alışkanlığı…
- Hayata Dair…
- Zihin, Duygu ve Beden Bağlantısı…
- 25. Kare Tekniği ve Subliminal Mesaj Nedir?
- Hayata Dair…
- Kadının Bilgeliği…
- Para Koçluğu Nedir?
- Geçmişim, İzin Ver De Gelişeyim…
- Yürek Isıtan Görüntüler Lazım…
- Motive Eden Film Önerilerim…